Son günlerde Türkiye’nin gündeminde deprem konusu yeniden konuşulmaya başlandı. Özellikle Kahramanmaraş’ta meydana gelen 6.4 büyüklüğündeki deprem, birçok uzmanı ve vatandaşı alarma geçirdi. Bu bağlamda, uluslararası alanda saygın bir deprem uzmanı olan Frank Hoogerbeets’in İstanbul’daki deprem tahminleri dikkat çekiyor. Hoogerbeets, daha önce Kahramanmaraş’taki büyük depremin olacağını önceden belirlemesiyle gündeme gelmişti. Şimdi ise İstanbul için yaptığı tahminlerle halkı yeniden endişelendirmekte.
Frank Hoogerbeets, Hollandalı bir deprem araştırmacısıdır ve dünya genelinde sismik aktiviteleri analiz eden çalışmalarıyla tanınmaktadır. Hoogerbeets, özellikle astrolojik etkilerin depremler üzerindeki olası etkilerini incelemektedir. Kahramanmaraş depremini önceden tahmin etmesi, ona uluslararası basında geniş bir yankı uyandırdı. Hoogerbeets’in tahmin süreçleri, bir dizi geometrik ve astronomik veri analizine dayanmaktadır. Bu metotları aracılığıyla, dünya üzerindeki sismik hareketlerin zamanlaması ve büyüklüğüne dair öngörülerde bulunmaktadır.
Hoogerbeets, son açıklamasında İstanbul'daki deprem tehlikesinin her geçen gün arttığını belirtti. 2023’te, özellikle belirli astrolojik olayların deprem riski üzerinde etkili olabileceğini vurguladı. Hoogerbeets’in analizlerine göre, İstanbul’un bulunduğu fay hattı son yıllarda oldukça aktif hale geldi. 1999’da yaşanan İzmit depreminden bu yana, bu bölgedeki sismik hareketler sadece artmakla kalmadı, aynı zamanda daha büyük bir deprem olasılığını da beraberinde getirdi. 1999 depremi, onsuzca kayıplara yol açarken, İstanbul’un deniz kenarındaki konumu ve yoğun nüfusu, olası bir depremin sonuçlarını daha da ağırlaştırabilir. Hoogerbeets, 2024 içerisinde İstanbul’un tarihinin en büyük depremlerinden birinin yaşanabileceği konusunda uyarılarda bulundu ve vatandaşları dikkatli olmaya çağırdı.
Uzmanların görüşleri, bu tahminin ne denli gerçekçi olduğunu sorgulatıyor. Matematiksel ve bilimsel verilere dayanan bu tür tahminlerin yanı sıra, Hoogerbeets’in bireysel gökyüzü yorumları da eleştiriliyor. Ancak, deprem güvenliği üzerine yapılan bu tartışmaların ve araştırmaların, toplumu bilinçlendirmek açısından oldukça önemli olduğu aşikar. Türkiye’nin, depreme hazırlık konusunda alması gereken önlemler ise daha fazla tartışma ve kaynak oluşturmakta. Hoogerbeets’in tahminleri, hem bilim dünyasında hem de halk arasında bu önemli konu üzerinde düşünmeyi teşvik ediyor.
Sonuç olarak, uzmanlar Frank Hoogerbeets’in tahminlerine karşı iki farklı yaklaşım sergiliyor. Bir kısım, onun analizlerini bilgilendirici ve faydalı bulurken; bir başka kısım ise, bilimsel temeli zayıf bulmakta. Ancak her iki görüş de, toplumun deprem gerçeğiyle yüzleşmesi ve bu konuda hazırlık yapması gerektiğini vurguluyor. İstanbul’da bir felaket yaşanmadan önce, devletin ve bireylerin alması gereken önlemler hakkında farkındalık yaratmak, bu tür tahminlerin en önemli katkısı olabilir.
Özellikle şehirleşmenin arttığı ve birçok yapının depreme dayanıklılığının sorgulandığı bu dönemde, Hoogerbeets’in açıklamaları üzerine şehir yetkililerinin ve halkın dikkatini artıracağı öngörülüyor. İstanbul halkının, herhangi bir doğal afete karşı hazırlıklı olması gerektiği gerçeği; eğitim, kaynak ve bilgi paylaşımı ile perçinlenmeli. Zira gelecekte olası bir depremin etkileri, sadece fiziksel kayıplarla sınırlı kalmayıp, sosyoekonomik dengenin de sarsılmasına yol açabilir.