Emekli öğretmen Dede Ali, yıllardır yaşadığı evi kaybetmemek için torunlarıyla birlikte sokaklara dökülerek bir isyan başlattı. Dede ve torunları, ikamet ettikleri evin bulunduğu alanın imara açılması nedeniyle tahliye edilme tehdidi altındalar. Bu olay, sadece ailenin değil, aynı zamanda çevredeki birçok ailenin de yaşadığı bir sorunun simgesi haline geldi. ''Bir yudum suya muhtaç olduğumuz bu ev, bizim için sadece bir yapı değil; hayatımızın merkezi'' diyor Dede Ali. Bu duygusal protesto, yerel halkın dikkatini çekti ve sosyal medyada gündem oldu.
Romanın yıllar içinde üzerine düşen duygusal ağırlığı, Dede Ali'nin gözlerinde derinden okunabiliyor. Tüm yaşamını burada geçiren Ali, evini kaybetmenin kendisine getireceği belirsizlikleri endişe ile karşılıyor. Evlerinin bulunduğu alan, şehirdeki hızlı gelişim ve değişim nedeniyle yeni projelere açık bir hale gelmiş durumda. İmar planlarının gündeme gelmesi, birçok ailenin tahliye edilmesi tehlikesiyle karşı karşıya kaldığı anlamına geliyor. Çevredeki binaların yükselmesi, yetersiz konut altyapısı ve sosyal hizmetlere erişim sorunları, Dede ve torunları gibi birçok aile için başka bir ikilem yaratıyor.
Tahliye tehdidi altındaki aileler, sosyal medyanın da gücünü kullanarak seslerini daha geniş kitlelere ulaşmasını sağladılar. Dede Ali ve torunları, "Tahliye etmeyin!" sloganıyla başladıkları kampanya ile birçok destekçi buldular. Yerel aktivistler, hukukçular ve insan hakları savunucuları, bu duruma karşı durarak ailelerin haklarını savunmaya çalışıyor. Protesto, hızlı bir şekilde sosyal medya platformlarında viral hale geldi ve birçok kişi sürecin şeffaf olması için çağrıda bulundu. Özellikle gençlerin desteği, Dede Ali'nin ve torunlarının umudunu artırmış durumda. Herkesin anlayabileceği bir dille konuşan Ali, evin sadece dört duvardan ibaret olmadığını, bir ailenin anılarının, hayallerinin ve geleceğinin yattığı bir yer olduğunu vurguluyor.
Yerel hükümetin de duyarsız kaldığı bu durum, halkı daha da canlandırdı. Dede ve torununun hikayesi, birçok aile için benzer bir tehlikenin yaşandığını gösterirken, tüm toplumun birlikte nasıl hareket edebileceği konusunda bir örnek teşkil ediyor. Dede Ali gibi büyükler ve onların geleceği için savaşan torunlar, yaşam alanlarını kaybetmemek adına verdikleri bu mücadelede yalnız olmadıklarını biliyorlar. Şimdi, hem Dede Ali’nin ve torunlarının hem de diğer ailelerin kurumlar ve hükümet ile savaşma tarihi, bir dayanışma örneği olarak görülebilir.
Bu olay, sadece Dede Ali’nin ve torunlarının hikayesi değil; aynı zamanda şehirlerimizin, kültürümüzün ve sosyal dokumuzun korunması için bir çağrı niteliği taşıyor. Herkesin sesinin yüksek çıkması gerektiği ve insan haklarının her sistemde olduğu gibi burada da öncelikli bir mesele olduğu gerçeği, Dede Ali ve torunlarının isyanıyla bir kez daha ortaya konmuş durumda. Evlerinin canlı tarihinin kaybına karşı durmak, belki de sadece bir aile için değil, tüm toplum için kritik bir mesaj taşımakta.
Sonuç olarak, Dede Ali’nin ve torunlarının var oluş mücadelesi, onların yaşadığı mahallenin hikayesini tüm dünyaya duyurma potansiyeline sahip. Bu olay, aynı zamanda kamuoyunun konut hakkı, sosyal adalet ve emekli bireylerin korunması gibi konular üzerinde bilinçlenmesi adına da bir fırsat sunuyor. Dede ve torunlarının sesine kulak verme zamanı geldi; çünkü 'ev' yalnızca bir yapı değil, bir yaşam alanı, bir sevgi ve anı topluluğudur.